Berwari Bala, Metina, Amediye ve Gare hattı köyleri, bağ ve bahçeleri, ormanları ile PKK ve TSK savaşının kurbanı olmuş durumda. Diye biliriz ki Berwariler, Rekani, Nirvehi ve Niheliler yeni bir Enfal yaşıyor. İnsanlar anılarını ve tüm geçim kaynaklarını arkalarında bırakarak bir günde savaş meydanı olan köylerinden göç ediyor. Kürdistan’ın tek kurtulmuş parçası olan Güney Kürdistan’ın neden ve nasıl Enfal’e maruz kaldığı, bu Enfal senaryosunun planlayıcıları ve taraflar doğru anlaşılmak zorundadır.
Son dönemde Kani Masi çevresinde Türk ordusu ile PKK gerillalarının bazı köy çevrelerinde görüştükleri iddiasını ele alıp irdeleyerek bu konuda bazı gerçeklere ulaşmamız mümkündür.
Kani Masi çevresinde neler oluyor?
Güney Kürdistan halkı savaşı ensesinde hissediyor ve elbette ki çatışmalara da canlı olarak tanıklık ediyor. Son dönemde özellikle Kani Mazi nahiyesine bağlı bazı köylerde PKK ve TSK birimlerinin köyün çevresinde yan yana durduğu ve çatışmadığı yönünde de bilgiler geliyor. Halk PKK ve TSK arasında bir görüşme hatta bir zimmi uzlaşma olduğu yönünde görüşler taşıyor.
Aslında bu da yeni değil 2021 yılında yine tam olarak Kani Mazi çevresinde yayın yapan Arap Eh Hades Televizyonu muhabiri Enwer Hamdani daha o yıl PKK ve TSK’nın kamplarının yan yana olduğun ve birbirine karışmadığını söylemişti.
Kani Masi’deki olayda da gerilla ve askerlerin birbirini görmemesi imkânsız olduğuna göre o zaman aralarında ya zimmi bir uzlaşma var veya kendilerine verilen talimatlara göre hareket ediyorlar.
Evet savaşlarda zaman zaman küçük guruplar yerel bir sessizlik göstere bilirler ve hayatlarını kurtarmak için birbirine dokunmaya bilirler. Ama Kani Masi çevresinde gerçekleşen bu değil. Güney Kürdistan’da karanlık bir ajanda devrededir. Ve esas kaynağa inmeden bu enfal durumu ve bu proje anlaşılamaz.
Güney’i işgal operasyonunu planı Öcalan’dan
Kürt aydın, yazar ve siyasetçilerinin görmezden geldiği Öcalan’ın imralı sorgu videoları oldukça önemli konulara işaret etmektedir. Öcalan bu sorgularda kendi hayatını kurtarmak için kendi örgütünü, gerillasını, yöneticilerini, hatta tüm Kürdistan’ı Türk devletine peşkeş çekmekten çekinmemiştir. Türk devletinin 1960’lardan beri Kürtleri Barzani hareketinden uzak tutamak istemiş ve özellikle Güney’de meşru bir kazanım ortaya çıkınca bu durum onlar için daha elzem hale geldi. Öcalan bu durumu bildiği için çok net bir öneri yaparak devlete Erbil Palının önerdi. Bugün eğer Guherze halkı top sesleri altında yatamıyorsa veya Keste’den zırhlı araç geçiyorsa Erbil planına bakmak gerekir.
Öcalan 25 yıldır İmralı da bir danışman gibi Türk devletine Kürtleri ehlileştirme tüyoları veriyor. Plan çiziyor, öneri yapıyor. Bu gerçeği kabul edince yerine oturmayan taşlar yerine oturacak ve tüm düğümler çözülecektir. Çünkü o zaman bu savaşın nasıl Güney’e geldiğini göreceğiz.
PKK ve TSK’nın 22 yıllık Güney anlaşmasının artık bozulduğunu Bahoz Erdal açıkladı
1992 -1999 yılında Türk devleti NATO’nun izni ile Kürdistan bölgesi topraklarındaki bazı üslere yerleşti. Amaç sadece PKK değildi ve NATO gücüydü. Öcalan yakalanınca bu güçler ve PKK arasında bir ateşkes başladı. 1999’dan 2021 tarihine değin 22 yıl boyunca PKK karargahları bu üslerin çevresinde üslendi fakat birbirlerine karışmadılar. Fakat savaşı Öcalan’ın Erbil planı ekseninde Güney’e taşırma dönemi başladıktan sonra işin rengi değişti.
Bahoz Erdal Ocak 2019 yılında bir açıklama yaparak şunları söyled: “Bunların (askeri üslerin) ne faydası var. İşgalci güçlerdir. Güney Kürdistan üzerinde bir yüktür. Yabancı bir güçtür. Güney Kürdistan’ın istikrarını, huzurunu engelleyen bu işgalciliktir.” Dedi. Oysa ki Bahoz Erdal’ın HPG Ana karagahı yıllarca bu askeri yapılarla dürbün mesafesinde kalmış ve birbirine mermi sıkmamıştı. Üstelik sanki Kuzey’i kurtarmış gibi gelip Güney’deki işgalcilikten dem vurmuştu.
Sonrasında çatışmalar başladı. Her şey Öcalan’ın planına göre yürüyordu.
Her iki tarafın kayıp vermesi görüşmeler olmadığı anlamına gelmez
Birçok insan Erbil planı dediğimiz bu Öcalan patentli süreci yeteri kadar anlamıyor. Bazı çevreler kendi çıkarları nedeni ile bu süreci hiç görmezden geliyor. Ayrıca bazı insanlar sadece duygusallık İnsanlar bilinçsizlik nedeni ile Öcalan’ın bu videolarının ya montaj olduğuna inanıyor. Bazılarına göre ise madem bu bir proje neden her iki taraftan insan ölüyor diyor. Elbette insanlar ölecek. Çünkü ölüm bu savaşın motor gücüdür. Devlet ve PKK gençlerin bedenlerini birbirinin önüne atarak savaşı Güney Kürdistan’dan 80 km içeri getirip Amediye şehrine kadar yaydılar. Eğer cenaze olmazsa nasıl Amediye’ye gelebilirdiler ki?
23 Aralık 2023 tarihinde PKK’nin Amediye’ye bağlı Cudi tepesi ile Orta tepe denen yerde yapılan eylemlerde çok sayıda askerin öldüğü eylemin görüntüleri bu anlamda oldukça dikkat çekiciydi. Çünkü Türk askeri sanki PKK vursun diye askerlerini orta yere atmıştı. Hiçbir koruması olmayan, nöbetçisiz, yığın halindeki askerler tek tek avlandılar. Sadece bir tepede 9 asker öldü. Bakın o askerlerin cenazeleri ile Türk devleti bugün bu operasyonları yapacak zemin yakaladı. 10 asker öldürtüp 10 km içeri giriyor.
PKK içinde aynı şey. Çünkü o da cenaze olmazsa halktan destek bulamaz. Genç, güzel küçük kızları halkın içine gönderip meta gibi kullanıyor. Cenaze geliyor ondan da faydalanıyor. Bugün eğer insanlar PKK’ye ekmek veriyorsa yine de gerillalara üzüldüğü için veriyor.
Bu savaşta ölen asker ve gerillalar sadece Öcalan’ın Erbil projesinin yan oyuncuları hatta figüranlarıdır. Gerilla hareketleri ölen savaşçılarla bitmezler çözülen sistem ve yok edilen yönetimlerle biterler. PKK halkın 50 çocuğunu Amediye’de salmış etrafa bunlar ölüyor. Yönetim ise Rojava’da, Süleymaniye’de ve Avrupa’da kimse bunlara dokunmuyor.
Ayrıca hemen söylemek gerekir ki 1970’lerden günümüze Başta Abdullah Öcalan olmak üzere PKK’nin Türk devleti ile ilişkisi hiçbir zaman kesintiye uğramamıştır. Abdullah Öcalan’ın Üniversite yıllarından başlayarak hayatının her adımında Türk devleti derinleri ile ilişkilerini bulursunuz. Örneğin eşi bir MİT yöneticisinin kızıydı, 1970’lerde en yakın arkadaşı Pilot yine MİT için çalışıyordu. Öcalan Suriye’ye yine Türk devleti tarafından çıkarıldı. Suriye’de yaşadığı 10’uncu kat adlı apartman dairesinde Türk devletinin askeri ateşesi ile beraber yaşıyor ve her gün aynı asansöre biniyordu. Daha sonrasında 1990’lar boyunca bu ilişkiler devam etti ve hatta yerel sahada gerilla komutanları ile karakol komutanları da birbirine mektup bile gönderdi. Tüm bunlar olurken meydanda ise silahlı çatışmalar oluyor her gün bir PKK’li hayatını kaybediyordu.
Bu nedenle PKK ve TSK arasındaki görünen çatışmalar ve gerginliklerden daha fazla görüşme, uzlaşma, paralel hareket etme vardır.
Tüm bu parçaları bir araya getirince görülecektir ki Kani Masi’de asker ve PKK yan yana durdu sözleri doğru olabilir. Fakat bu hiç önemli değil üstte yöneticiler yan yana durmuş, Öcalan Türk bayrağının önünde durmuştur. Bundan ötesi de yoktur.