Kürd politik çevrelerinde, özellikle de PKK politikalarını aklayanlarda sıkça dile getirilen sitemlerden biri, ‘PKK eleştirilerinde haklısınız ama daha yapıcı bir dil kullanılmalı ve daha düzeyli olunmalı’ eleştirisidir…
Yapıcı ve düzeyli olmak;
Var olan gerçekliği gölgelemek, haksızlıkları daha hafif göstererek aktarmak olmadığı gibi, olanı yanlış tanımlamak da değildir…
Düzeysizlik;
Var olan gerçekliği hak edilmeyen sıfatlarla nitelemek ve hakaret etmektir…
Yıkıcılık;
Ortak değerlere ve ortak amaca sahip insanlar arasında var olan ortaklıklara karşı durmak, olumsuz bir duruş sergilemek demektir…
Nasıl düzeyli ve yapıcı olunur?
Örneğin;
Devleti eleştirirken, “yapıcı dil” adına sömürgeci, işgalci tanımlamalarından; katliamcı, soykırımcı politikalarının teşhirinden vaz mı geçilmeli?
Devletin belirlediği ve herkesi “zorla ortak” yapmaya çalıştığı ‘tek dil, tek bayrak, tek vatan’ faşizmine hayır demek yıkıcılık olduğuna göre; “yapıcı” olmak için devletin bu tekçiliğine sessiz mi kalınmalı?
Devletleşmeyi “ilkellik” olarak gören PKK’ye, ‘Kürdlerin ulusal haklarına engeldir’ eleştirisini yapmak;
Misak-ı Milli savunusuna, sömürgeci politikaların taşıyıcısı/taşeronu demek doğru bir tanımlama mı, yoksa düzeysizlik mi?
Kürdlerin birliğinden söz etmek için, ulusal haklar ortak paydasının olması ve bu birlikte yer alanların bu ulusal hakları savunması zorunlu değil mi?
Devletle, bayrakla ve sınırlarla sorunu olmayan PKK’nin ulusal birliğin şartlarını yerine getirdiği söylenebilir mi?
Bu şartları yerine getirmeyenle neyin birliği yapılıyor?
Böyle ucube ve ortak paydası ulusal haklar olmayan bir birliğin ‘Kürdlerin birliği’ olmadığını söylemek gerçekleri dillendirmek mi, yoksa yıkıcılık mı?
Birbirini “ihanetle”, “ajanlıkla” suçlayanlar, hiçbir özeleştiri yapmadan birlik kurarlarsa, birileri bu suçlamaları kabul etmiş olmuyor mu?
T.C’ye dün sömürgeci/işgalci diyen biri; bugün çıkıp T.C demokratiktir ve bu devletle hiçbir sorunumuz yoktur’ dese bunun adı tutarsızlık değil midir?
Aynı şekilde, dün Kemalizm’e doğru bir tanımlamayla faşizm diyen biri; bu gün çark ediyorsa ve Kemalizm’i güncellemeye çalışıyorsa bunun adı tutarsızlık, döneklik olmaz mı?
Birilerinin tutarsızlığına tepki göstermek yerine, bu tutarsızlığı hatırlatanlara/eleştirenlere tepki göstermenin, tutarsıza yaranma dışında bir açıklaması var mıdır?
Tüm eleştirilerde belgelere dayanmaya çalıştık; iftira atmadık…
Tüm tanımlamalarımızda var olanı doğru isimlendirmeye çalıştık; yaşanan olaylara denk gelmeyen hiçbir sıfat kullanmamaya özen gösterdik…
Şimdi belgeli bir tutarsızlığı sizlerle ve bize “düzey”, “yapıcılık” dersi vermeye çalışanlarla paylaşmak istiyoruz…
Abdullah Öcalan, 1991’de Kemalizm’e dair düşüncelerini açıklarken;
“Kemalist milliyetçiliğin faşizmi de içerdiği göz önüne getirildiğinde, bunun daha da tehlikeli bir gericilik olduğu görülecektir. Mustafa Kemal deneyiminin, o dönemde önemli ölçüde yükselen faşizmi esas aldığını biliyoruz. Şoven milliyetçiliğin o dönemde faşizmin esas aldığı bir silah olmuştur…
Kemalizm daha 1920’lerin başında Kürtlerdeki ulusal kurtuluş güçlerine karşı savaşmış, Koçgiri’den başlayıp Dersim’de bitirmişti. Kemalizm Ulusal kurtuluş hareketine karşıdır ve bu temelde gericidir.” Diyor…(Özgür Halk Dergisinden (Yıl:2 Sayı:14 Aralık 1991 Sayfa: 5, 6, 7)
Aynı Abdullah Öcalan 2009’da ise;
“Mustafa Kemal bazılarının söylediği gibi Kürt düşmanı değildir. Mustafa Kemal, İngilizlerin adamı değildir. O daha çok Lenin’le mektuplaşıyordu, Lenin’e dayanarak ayakta kalmak istiyordu. Daha çok Sovyetlere dayanarak bu mücadeleyi yürütmek istiyordu” diyor…(ANF, 23 Eylül 2009 tarihli Av. Görüşmesinden)
Yukarıda belgeli olarak verilen iki karşıt söylem bir tutarsızlık değil midir?
Bu tutarsızlığı nasıl değerlendirmek gerekiyor sizce?
Bu dönüşüm mü, yoksa döneklik mi sizce?
Yukarıdaki değerlendirmede yanlış olan bir şey var mı?
Olmayan bir şeye dayanarak iftira mı attık?
Tanımlamalar, gerçekliğe uygun değil mi?
Peki, neye itiraz ediyorsunuz?
Sizi rahatsız eden ne?
Hiçbir egemen güce yaslanmadan/yaltaklanmadan/yedeğine düşmeden belgeli yüzleşmelerle hafızaları canlı tutmaya, tutarsızlıkları gözler önüne sermeye ve yalancıya yalancı demeye devam edeceğiz. Bu doğru ve olması gereken tutumu takınamıyorsanız o sizin sorununuzdur ve bu sorununuza karşılık gelen tanımlamayı kullanmaktan da asla tereddüt etmeyeceğiz…
Süleyman Akkoyun