Büyük İtalyan yazar Dante Alighieri, 700 yıl önce İlahi Komedya’da “Cehennemin en sıcak yerleri, büyük ahlaki kriz zamanlarında tarafsızlığını koruyanlara ayrılmıştır” demişti.
Ulusal Birlik kavramı uzun yıllardır toplumun büyük bir kısmını aldatan tehlikeli bir tuzak haline gelmiştir. Bu sağlam bir plan ve stratejik bir akılla yapılır. Ancak temelde bu iddiayı kullananlar, bu kavramın gerçeklikle çeliştiğini çok iyi biliyorlar. Ancak ahlaki çöküş tehlikesiyle karşı karşıya olan insanlar, kendilerini ve boyun eğdikleri ideolojiyi ayakta tutabilmek için her türlü ahlak dışı yola başvururlar.
Dünyada bir kavram kullanıldığında kavramın boyutlarının doğru yorumlanması gerekmektedir. Toplumun gerçeği açıkça görmesi, milletin başarısı ve doğru yolların her zaman açılması için. Özellikle işgal ve soykırım altında yaşayan uluslarda.
Kürd Milleti arasındaki Ulusal Birlik kavramı, çoğunlukla gerçeğin farklı maskeler altında açığa çıkmasını engelleyenler tarafından savunulmaktadır. Özellikle Kürd toplumunda aydın ve siyasetçi kimliğinden bahsedenler bu kavramı pekiştirmeye çalışıyor.
Temelde bu Ulusal Birlik savunuculuğu, iki Kürd’ün Diyarbakır’da, Hewlêr’de, Mahabad’da, Kamışlo’da ya da Laçin’de bir çatı altında buluşması değildir. Bunun aksine PKK’nın Kürd toplumunda meşrulaştırmaya çalışılmasıdır. Özellikle son 10 yılda PKK’nın gerçek yüzünü herkese gösterdiği ve gerçeklerin tanrı gibi konuştuğu böyle bir dönemde.
Öncelikle Ulusal Birliğin doğru yorumunu yapmamız lazım. Ulusal Birlik kiminle ve neden kurulacak? Ulusal Birlike kim inanır? Ulusal Birlik tüm Kürdleri birleştirme aracı mıdır, yoksa aldatma ve yanıltma aracı mıdır?
Elbette Ulusal Birliği en çok savunanlar, hâlâ PKK’yı Kürd toplumunun içine çekmeye çalışanlardır. PKK’nın felsefesi ve eylemleri Kürd milletinin iradesine aykırıdır. (Ulus devlet karşıtlığı, halkların kardeşliği, işgalci devletlerin demokratikleşmesi, sömürge devletlerin egemenlik mücadelesi) bunlar PKK’nın uğruna mücadele ettiği şeylerdir. Bütün bunlar Kürd miletinin 150 yılı aşkın süredir mücadele ettiği iradeye aykırıdır.
Ayrıca PKK 100bin masum Kürd’ün kanından, 8bin Kürd köyünün yok edilmesinden de sorumludur. Tüm işgalci devletlerin Kürdistan sınırını kullanarak Kürdlere saldırmasının temel nedeni PKK’dır. Ayrıca Avrupa ülkelerinde PKK meşru Kürd davasını her yolla terörize etmeye çalışıyor. Çocukları kaçıran, masum insanları öldüren, haraç ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan PKK, ABD ve Avrupa ülkelerinin terör listesinde yer alan terör örgütleri arasında yer alıyor.
PKK ve DEM’de karar verici ve misyoner olanların kimliklerine bakıldığında hepsi Kürd olmayan, Ermeni, Türk, Azeri, Arap ve Balkan kökenli insanlardır. Kürd miletinin sosyolojisiyle hiçbir ilgisi yoktur. Ama PKK da DEM de Türk devleti tarafından kurulduğu için her seçim ve değişimde eğitimli insanlar Ankara’dan seçiliyor ve sonrasında PKK içinde yetkili oluyor ya da DEM listesinden Meclis’e gidiyor.
Bunların hepsi bugün var olan gerçeklerdir. Dolayısıyla buradaki ciddi soru şu: Ulusal Birlik iddiasında bulunanlar, Kürd miletini PKK’nın suçlarına ve terörüne ortak etmeyi mi amaçlıyorlar, yoksa PKK ile mevzi kazanmaya ve karınlarını doyurmaya mı çalışıyorlar?
Dünyada hiçbir ülke ve milletin felsefesinde, kurtuluş uğruna ve sömürgeciliğe karşı mücadele eden bir millet, terörü yürütenlerle hiçbir zaman aynı cephede yer almamıştır. Bu çok saçma ve kendini kandırmacadır.
Bu yalan çağrıyı yayanların birçoğu, işgalcilerin üstünlüğü için savaşanlarla Ulusal Birlik istemediğimizi söyleyen insanlarla karşılaştıklarında hemen (oğullarımız ve kızlarımız dağlarda savaşıyor) diye karşılık veriyorlar.
KNK üyesi ve PKK’nın Avrupa’daki yetkilisi Nilüfer Koç, birkaç yıl önce PKK televizyonuna şöyle demişti: “Barzani, Kürdler için bir devlet kurmak istiyor ama PKK sınırları koruyacak ve ülkelerin bölünmesini önleyecek.” Nilüfar Koç’a göre dağlarda savaşan kız ve erkek çocuklar, işgalcilerin sınırlarını korumak ve sömürge devletlerinin parçalanmasını önlemek için savaşıyorlar. Peki, yalan yere Ulusal Birlik çağrısı yapanlar Nilüfer’den daha mı dürüst? Yoksa bir parça ekmek ya da mevki uğruna maske ve ikiyüzlülük altında rezil bir hayat mı kazanmak istiyorlar?
Her zaman son derece inançla gerçekleştirilebilecek bir gerçek vardır. Kürd milletine en çok zarar veren iki sınıf, sözde aydınlar ve siyasetçilerdir. Kürdistan’daki en büyük ahlaki krizin yaratıcıları bu iki sınıftır. Çünkü kişisel çıkarlarını her zaman Kürd milletinin çıkarlarının önünde tutuyorlar. PKK nezdinde konumları tehdit edildiğinde hemen PKK’ye karşı çıkmaya başlıyorlar. Ama bu bir muhalefet değil, bir menfaat krizidir, dolayısıyla PKK onlara eski konumlarından daha azını geri verse de aynı anda PKK’ye dönebilirler. Bunlar en kısa tanımla karaktersiz küçük insanlardır.
PKK’nın Ulusal Birlik propagandası yaparak Kürd miletine daha fazla felaket ve soykırım getirmesinin önünü açmak isteyenleri susturmaya çalışmak her yerde her Kürdün ahlaki görevidir. Bu kişilerin asıl amacı yeni nesli yanlış hedefe sürüklemektir. Çünkü son yıllarda gençlikte ciddi bir uyanış var. Çağ teknoloji ve ilerleme çağıdır. Bu bir değişim ve yeni entelektüel yaratım çağıdır. Elbette bu PKK’nın çıkarına değil. Çünkü PKK’nın onları kandırıp öldürebilmesi için bilinçsiz ve uyuyan bir nesle ihtiyacı var. Daha sonra öldüklerinde, ölüleri üzerine siyasi ticaret yapacak ve Önder Apo için canlarını feda ettiklerini söyleyecektir. İradesi Türk devletinin elinde olan Apo, tüm dünyanın gözü önünde annesinin Türk olduğunu ve kendisine imkan verilmesi dahilinde Türk devletine hizmet edeceğini söylemiştir.
En zor zamanlarda samimi insanların görevi başlar. Dolayısıyla vicdanlı bir insan, mazlum bir toplumda bağnazların söz sahibi olmasına asla izin vermez. Bu nedenle ahlaksızlara karşı tavır almak ulusal ve ahlaki bir görevdir.
Dilovan Ali