Türk toplumundaki gizli Kürt düşmanlığı her koşulda ve değişik durumlarda ortaya çıkıyor. Demokrat görünen, ilerici görünün insanlar yüzlerindeki maskeyi tek tek indiriyor. Kürtlere dönük bir konu olduğu zaman feminizim adına, solculuk adına, hümanizm adına veya değişik kılıflarla Kürt düşmanlığını ortaya koyuyorlar. Fatih Altaylı Kürt sanatçı Yılmaz Güney için 23 yıl önce yazdığı makaleyi tekrar gündeme getirdi. Altaylıya göre Yılmaz Güney Türkiye’nin başına bela olan bir katil.
Farah Zeynep Abdullah başlattı
Oyuncu Farah Zeynep Abdullah’ın, sanatçı Yılmaz Güney hakkında, “Sinemamızın en iyi kadın döven erkeği” sözleri tartışma başlattı, Güney’in ailesi Abdullah’a dava açacaklarını söyledi. Gazeteci Fatih Altaylı da bu tartışmanın başladığı 23 yıl önceki Hürriyet’teki köşesindeki, “Benim için Yılmaz Güney, Türkiye’nin Avrupa’daki imajını yerle bir eden, bunu da kendi menfaatleri için yapan bir katildir.” ifadesini bugün yeniden hatırlattı.
9 Eylül 1984’te hayatını kaybeden oyuncu, yönetmen ve senarist Yılmaz Güney’in ölüm yıl dönümü nedeniyle yazar Murathan Mungan X hesabından “Yılmaz Güney’in ölümünün 39. yılı. İyi bir yönetmen, iyi bir oyuncu, iyi bir senarist olmasının yanı sıra sinemamızın en iyi yürüyen erkeğiydi. Bir daha kimse onun gibi boynunu hafifçe yana kırarak hüzünle bakarken içimizin en ücra yerine dokunamadı” paylaşımını yaptı.
Mungan’a yanıt veren Farah Zeynep Abdullah “Sinemamızın en iyi yürüyen erkeği shjs ve kadın döven ve şiddet türleri açısından zengin ve etkili silah kullanan diyelim” ifadelerini kullandı.
Yılmaz Güney’in ailesi Abdullah’ın bu ifadeleriyle ilgili dava açma kararı aldıklarını duyurdu.
Altaylı: Yılmaz Güney katildir
Gazeteci Altaylı yıllar önce yazdığı makaleyi bugün yeniden paylaştı. Hiç yorum yapmaması aynı düşünceleri paylaştığı anlamına geliyor elbette. Altaylı o dönem ne yazmıştı?
Fatih Altaylı, yeniden gündeme gelen konuya 2000 yılındaki yazısıyla dahil oldu. Altaylı söz konusu yazıda şu ifadeleri kullanmıştı ve bazı sanatçılar tarafından günlerce yorumlanmıştı. Altaylı’nın bu gün aynı makaleyi güncellemesinden sonra medyaya Yılmaz Güney ailesinin kendisine dava açacağı haberi düştü.
“Pazar günü Hürriyet Pazar’da bir röportaj. Konu Yılmaz Güney.
Yılmaz Güney’in ülkesinde sinema yapma olanakları elinden alındığı için yurtdışına kaçmak zorunda kaldığı, büyük bir sinemacı ve düşünce adamı olduğu, bu yüzden Türkiye’yi terk etmek durumunda bırakıldığı anlatılıyor sayfalarda.
Güney’in hayatı film olacakmış. İnci Aral da senaryoyu yazıyormuş. Filme bir itirazım yok da, İnci Aral’ın söylediklerine itirazım var. Yılmaz Güney’in ne olduğunu yeni nesiller bilmediği için bu yutturmacaları yazıp duruyorlar.
Yılmaz Güney kadın döven, entelektüel yönü zayıf, maço bir adam aslında.
İlk eşi Nebahat Çehre’yi dayaktan geçiren, Çehre’nin kaçıp kurtulduğu bir adam.
Hapisten kaçıp yurtdışına gitmesinin ise fikirle mikirle alakası yok.
Adam katil. Bayağı bir katil.
İçki masasında Yumurtalık Hákimi’ni vurmuş.
Siyasi yön falan yok olayda.
Adi bir katil. Sonra hapisten kaçıp yurtdışında tutunmak için kendine siyasi bir hava yaratmış.
Sanki düşünce suçlusu gibi.
Senaryoyu yazan İnci Aral, röportajda bu cinayetten hiç söz etmiyor. Üzerinden, ‘‘Yumurtalık olayı!’’ diye geçiyor. Yumurtalık olayı denen mesele, Yılmaz Güney’in basit bir katil olduğunu ortaya çıkaracağı için atlanıyor.
Kadın döven bir katilden, bir mit yaratmak için gerçekler saptırılıyor.
Benim için Yılmaz Güney, Türkiye’nin Avrupa’daki imajını yerle bir eden, bunu da kendi menfaatleri için yapan bir katildir.
Bugün hâlâ Avrupa’da Yılmaz Güney’in mirasıdır başımıza bela olan…
Gerisi palavra”