Şarkul Avsad KDP-İ sekreteri Mustafa Hicri ile yaptığı röportajı yayınladı

Şarkul Avsad KDP-İ sekreteri Mustafa Hicri ile yaptığı röportajı yayınladı

İran’ın batısı ve kuzeybatısına düşen Doğu Kürdistan Kürt nüfusun yoğun olduğu şehirlerden oluşurken, Doğu Kürdistanlı genç kadın Jina Mahsa Emini’nin İran “ahlak bekçileri” tarafından uygulanan şiddet sonucu katledilmesi ardından Doğu Kürdistan halkı bu protestolarda öncü rol oynadı.

Bu nedenle İran rejimi Kürdistan Bölgesi’nde bulunan Doğu Kürdistan partilerinin genel merkezlerini insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzelerle hedef aldı ve bu partilere karşı geniş çaplı bir askeri operasyon başlatmakla tehdit etti.

Şarkul Avsat’tan Adil es-Salimi’nin KDP-İ Genel Sekreteri Mustafa Hicri ile İran ve Doğu Kürdistan’daki gelişmeler ve olası hedefleri üzerine yaptığı röportaj şu şekilde:

“İran’ın suçlamalarının odağında en eski İranlı Kürt muhalefet partisi olan İran Kürdistan Demokrat Partisi (PDK-İ) yer alıyordu. Adımları, İran rejimi ve İranlı olmayan halkların kendi özyönetimlerini kurma özlemlerini tanımayarak başka alternatifler önerenler arasında ortak endişeler yaratan PDK-İ’nin Genel Sekreteri Mustafa Hicri, PDK-İ’nin yaklaşık 20 yıldır süren iç çekişmelere son verdiğine dikkat çekti. Hicri, partisinin önceliğinin parlamenter, demokratik ve federal bir İran’ın kurulması olduğunu vurguladı.

İran’da son protestoların başlamasından haftalar önce PDK-İ’nin iki kolunun birleştiğini gördük. PDK-İ’nin kolları arasındaki uyumun yeniden sağlanması niçin önemli?

Şu an İran’da özgürlüklere karşı baskı uygulayan, insanları temel haklarından mahrum eden diktatör ve gerici bir rejimle karşı karşıyayız. Bizler PDK-İ olarak, muhalefet kanadındaki siyasi partiler ve siyasi isimler olarak yıllardır İran İslam Cumhuriyeti rejimine karşı mücadele ediyoruz. Fakat ne yazık ki bu mücadele henüz meyvesini vermemiş, halkın taleplerini yerine getirememiştir.

İran İslam Cumhuriyeti’nin halkın taleplerine cevap verememesinin nedeninin başta siyasi partiler olmak üzere İranlıların dağılması ve parçalanması olduğunu düşünüyoruz. Birbirlerinden uzak ve farklı bakış açılarına sahip olduklarını görüyoruz. Bu yüzden İran’daki siyasi güçler bölündü, etkinliği azaldı. Gösterilerde ve yürüyüşlerde seslerini olması gerektiği gibi duyuramadılar.

Bu sebeple PDK-İ içinde birkaç yıl devam eden bölünmenin ardından, Kürt hareketinin İran Kürdistanı’nda etkili olabilmesi için yeniden birleşme kararı aldık. Bunu uzun zamandır tartışıyorduk ve çok şükür son zamanlarda PDK-İ’nin İran’daki iki kolunu yeniden bir araya getirebildik.

Bu gelişme, İran Kürdistanı üzerinde olduğu kadar İran muhalefeti arasında da büyük bir etki bıraktı. Birleşmenin, İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı savaşan diğer İranlı muhalif örgütler üzerinde de etkisi ve yeni bir birlik, iş birliği, fikir ve ortak planlar döneminin başlangıcı olabileceğine inanıyorum.

Peki bu, gelecekte İranlı Kürt muhalefet partileri arasında daha fazla iş birliğinin olduğunu göreceğimiz anlamına mı geliyor?

PDK-İ birleşmeden önce Kürdistan’ın önde gelen partileriyle ittifak halindeydik. İran Kürdistanı Komele Partisi’nin iki kolu ile iş birliği yapıyoruz. Bu mücadeleyi hep birlikte sürdüreceğiz.

Partinizin ve yoldaşlarınızın Kürt muhalefetinin merkezindeki öncelikleri nelerdir?

Genel olarak önceliğimiz parlamenter, demokratik, federal bir İran’ın kurulmasıdır. Biz bu amaç için çabalıyoruz. Muhalif gruplar ve İran halkıyla birlikte ortak mücadele bu amaca ulaşmanın şartlarındandır.

Eğer İranlı Kürtler özerklik isterse nasıl bir tutum sergileyeceksiniz? Federalizm derken, Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki gibi bir sistemi mi kastediyorsunuz?

Irak Kürdistan Bölgesi’nin bir kopyası olacağını söyleyemem. Çünkü İran’da yönetim biçimi ne olursa olsun, bu yönetim biçimi ülkenin siyasi, coğrafi ve ulusal durumuyla uyum içinde olmalı. Ama kısaca bunu İran’ın coğrafi çerçevesi içinde istediğimizi söyleyebilirim. Hem Kürtlerin hem de İran’da kendi coğrafyasında yaşayan diğer halkların kendi iç hükümetleri olmalı. İran’da demokratik bir anayasa çerçevesinde faaliyet göstermeliler. Dolayısıyla hepimiz İran’ı kendimize ait olarak görüyoruz. Hiçbir sınıf ya da topluluk kendini İran’ın mutlak sahibi olarak görmemeli ve başkalarına zulmetmemelidir.

Kaynak: (Şarkul Avsat)

Diğer Haberler