PKK kadrolarından Nurettin Demirtaş’ın aralık ayı başında PKK medyası yazdığı “Kerkük’te yeni oyunlar” başlıklı makalesi Peşmergelerin Kerkük’e dönmesinden duyulan rahatsızlığı ifade ediyordu. Demirtaş makalesinde Peşmerge’nin Kerkük’e dönmesini şöyle yorumluyordu: “Bu gelişme Irak seçimlerinden sonra İran’ın etkisini kırmaya dönük en önemli taktik adımlardan biri olarak okunabilir”. Demirtaş makalede Peşmerge’nin Kerkük çevresinde güvenliği devralmasının yaratacağı olumsuzlukları anlatıyor.
Demirtaş’a göre Kerkük tüm halklarındır, Kürtlerin değildir. Peşmerge’nin Kerkük çevresine yerleşmesi Kerkük ve Irak’ın istikrarını bozacaktır. Kerkük’ün içinde Irak ordusu var; Türkmen silahlı gücü var, Şii Haşdi Şabi milisleri var, hatta PKK’nin Duzxurmatu, Kıfri hattında eğittiği askeri güçler var. Tüm bunlar varlığı Nurettin Demirtaş’a göre normaldir ve fakat eğer Peşmerge Kerkük’e giderse büyük bir sorun çıkacaktır. Neden?
Nurettin Demirtaş kimdir?
Demirtaş’ın Kerkük’ün Kürtlere geçmesinden duyduğu rahatsızlığın nedeni ne? Bu sorunun cevabı için öncelikle Nurettin Demirtaş’ın kim olduğuna bakalım.
Nurettin Demirtaş yani Selahattin Demirtaş’ın kardeşi. PKK kadrosu ve yaklaşık olarak 12 yıl boyunca Türkiye’de cezaevi yatmış biri. 2004 yılında 2009 yılına değin Türkiye’deki PKK’ye bağlı legal siyasette yer alan biri. Hatta kardeşi Selahattin Demirtaş’tan önce DTP adlı partinin Eş Genel Başkanlığını da yapmış. Fakat şimdi bir PKK kadrosu olarak hayatına Rojava’da devam ediyor. PKK’nin Siyasi Alan adı verilen çalışmalarında Sabri Ok’la beraber yer alıyor. Demirtaş cezaevinde olduğu yıllarda da Sabri Ok’un çömezi olarak bilinen biri olduğu da söyleniyor.
Yani Demirtaş’ın PKK’nin gizli görüşme, çıkar anlaşmaları ve gizli ajandalarını biliyor. Büyük ihtimal bu makalesini de feyz aldığı bu isim ve isimlerin direktifleri ile yazmış.
PKK hangi gücün ortağı?
Makaleye Demirtaş’ın siyasi kimliği açısından bakılınca anlamlı. Çünkü Demirtaş’ın makalesinde aslında yer alan PKK’nin Kerkük’e Peşmerge gitmesine dönük rahatsızlığı ve bu konuda İran ile yaptığı anlaşma yer alıyor. Demirtaş’ın makalesinin satır araları bu konuda önemli mesajlar vermektedir.
Birincisi; Demirtaş’ın makalesi PKK’nin Irak ve Güney Kürdistan’da İran’la aynı cephede hareket ettiğinin itirafıdır. Demirtaş açık bir biçimde Peşmerge’nin Kerkük çevresine yerleşmesinin İran için zararlı olduğun söylemiştir. Yani kendileri içinde zararlıdır.
İkincisi ise; Kerkük’e Kürtlerin gelmemesi ve İran’ın güçlenmesi için Irak’ta 10 Ekim tarihinde yapılan Parlamento seçimlerinin iptal edilmesine işaret ediliyor. Yani bundan sonra PKK’nin Irak ve Kürdistan Bölgesindeki tüm faaliyetlerine hükümet kurulmasını ve Peşmerge’nin Kerkük’e dönmesinin engellenmesi amacı üzerinden bakmak gerekiyor.
Demirtaş ve Hasan Turan’ın aynı düşünceleri paylaşması
Demirtaş’ın makalesi yayınlandıktan birkaç gün sonra Hasan Turan’ında benzer düşünceleri paylaştığı bir röportajı yayınlandı. Hasan Turan kim? Irak Türkmen Cephesi ITC’nin Başkanı. Turan Türk medyası Anadolu Ajansına verdiği röportajda tıpkı Nurettin Demirtaş gibi şunu söyleyecekti: “Peşmerge’nin Kerkük’e dönmesi Irak’ın istikrarını azaltacaktır”. Turan’ın konuşması ile Nurettin Demirtaş ve Hasan Turan’ın konuşmasının içeriğinde birçok benzerlik vardı. Hatta şunu diye biliriz Nurettin Demirtaş ve ITC lideri Hasan Turan Irak’ta yeni kurulacak hükümetin konusunda da ortaktılar.
Turan konuşmasında Irak’ın yeni başbakan için tercihlerini de açıklayarak şunları söyledi: “Eski başbakanlardan Haydar el-İbadi’nin yeniden başbakan olmasından memnuniyet duyarız. İbadi’nin 4 yıllık tecrübesi ve Türkmenler açısından olumlu adımları vardı”. Turan’ın sözünü ettiği Türkmenler için olumlu adım Kürtlerin Kerkük’ten çıkarılması ve Türkmenlerin silahlı bir güç olarak Kerkük içinde yer almasına müsaade edilmesiydi. Bu konuda sadece Türkmenler değil Türkiye’de çok memnundu.
Nurettin Demirtaş ve bağlı olduğu PKK hareketi de Haydar İbadi’yi destekliyor. İşin ilginci Haydar İbadi Türkmenler kadar PKK’ye de hizmet etmişti. Nurettin Demirtaş bu konuyu çok iyi biliyor olmalı. Çünkü bağlı olduğu Sabri Ok Bağdat’ta Haydar İbadi ile görüşmüş ve Kürdistan karşıtı ittifakın temelini atmıştı. Şu anda PKK’nin Haşdi Şabi saflarında paralı güç olması Haydar Abadi ile PKK arasındaki 2015 yılındaki ortaklığa dayanır. Ayrıca Kerkük’ün Haydar Abadi komutasındaki Haşdi Şabi ve Irak ordusu tarafından işgal edilmesinde de PKK’nin rolü vardı. Lahor Cengi’nin Kürdistan’a yaptığı ihanet ve komplo öncesi PKK’nin dış ilişkiler sorumlusu Demhat Agit, Rıza Altun, Lahor Cengi ve İbadi’nin temsilcileri Kerkük konusunda anlaşmıştı. Yani İbadi ile PKK arasında köklü ve stratejik bir ilişki vardı. Bu ilişkinin temelini İran atmıştı.
İşte ilginç olan budur: PKK, Türkmenler yani Türkiye Kerkük konusunda ortaktır. Peşmerge’nin gelmesini istememekte, İran yanlısı Haydar İbadi’yi desteklemektedirler.
Aslında daha geniş bir çerçeve çizersek şunu söyleye biliriz. Kerkük tartışmasına müdahil olacak bir cephe vardır. Bu cephe bir anti Kürt ittifakıdır. İran, Türkiye ve Türkmenlerden oluşan bu ittifakın Kürt üyesi PKK’dir.
1990’lar tekrarlaya bilir mi?
Nurettin Demirtaş’ın makalesi aslında gerçeklerin bir bölümünü yansıtıyor. Demirtaş’ın bağlı olduğu PKK’nin Rojava ve Güney’de izlediği siyasete genel olarak bakınca şunu göre biliyoruz. Eğer Peşmerge Kerkük’e girmek için silahlı savaşa girerse ilk kendisine mermi sıkacak olan PKK olacaktır. PKK kendi varlığını Kürdistan Bölgesinin istikrasızlığı ve PKK’nin güçsüzlüğü üzerine kurmuştur. Bu nedenle Kürtlerin istikrar ve güç olma girişimlerine karşı çıkacaktır.
Bunun için PKK’den tıpkı 1990’larda olduğu gibi İran’ın cephanesi ile Güney’e saldırmasını bekleye biliriz. Bu saldırı aslında başlamıştır. Şii milisler Haşdi Şabi ile aynı bayrak altına girmek Kürdistan Bölgesini düşman ilan etmektir.PKK’nin Şengal tutumu, Peşmergelerin şehit düşürülmesi, Rojava sınır kapısındaki senaryolar hepsi sadece PKK’nin Kürdistan Bölgesi ve Peşmerge’ye yapacağı saldırıyı meşrulaştırmak amacı taşımaktadır. PKK toplumu yavaş yavaş buna hazırlamaktadır.
Nurettin Demirtaş’ın makalesi aslında PKK’nin Irak ve Güney Kürdistan’da kimin mevzisin de, kime karşı mermi sıkacağını göstermektedir. Güney Kürdistan’ın uluslararası teamüllerle göre yasal ve meşru olan statüsüne karşı var olan bir anti-Kürdistani cephe vardır. PKK anti-Kürdistancıların cephesinde mevzilenmiş ve namlusunun yönünü Kürdistan Bölgesine karşı çevirmiştir. Bu silahı daha aktif kullanmaktan imtina etmeyecektir.