20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nden bir gün sonra 21 Kasım 2004’te Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve kamyon şoförü olan babası Ahmet Kaymaz’ın polisler tarafından öldürülmesinin üzerinden 17 yıl geçti.
13 kurşunla öldürüldüğünde yanına bırakılan Kalaşnikof marka silah ile “Eylem hazırlığındaki terörist” olarak servis edilen haberlerin gerçek olmadığı daha sonra ortaya çıkmıştı. Uğur’a 13 kurşun, babasına 8 kurşun isabet etmişti. Uğur Kaymaz evinin önünde ayağında terlikleriyle öldürüldüğünde 12 yaşındaydı. Uğur Kaymaz ve babasının ölümünün üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen failleri hâlâ tutuklanmadı.
4 polis tutuksuz yargılandı
Uğur Kaymaz ve babasının ölümünden sonra 4 polis hakkında dava açıldı. Dava boyunca sanık polisler Sanık polisler Mehmet Karaca, Yaşafettin Açıkgöz, Seydi Ahmet Döngel ve Salih Ayaz tutuksuz yargılandı. Sanıkların tutuklu yargılanması talebi her seferinde reddedildi. İfadelerinin talimat yoluyla gıyaben alınmasına karar verildi. Sanık polisler İstanbul, Bursa, Kocaeli ve Mersin’e tayin edilerek göreve iade edildi. Mardin’deki dava “güvenlik gerekçesiyle” Eskişehir’e nakledildi. Sanıklar ilk kez Eskişehir’deki duruşmaya katıldı. Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi davanın sonucunda “polislerin meşru müdafaada bulunduğuna” kanaat getirdi ve 18 Eylül 2007’de polisler beraat etti. Mahkemenin kararı temyiz edildi. Ancak Yargıtay 1. Ceza Dairesi yerel mahkemenin kararını oybirliğiyle onadı.
Türkiye’nin AİHM savunması: Ateşle karşılık verdiler!
4 polisin beraat etmesi ve iç hukuk yollarının tükenmesi üzerine Kaymaz ailesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM davayı kabul etti ve Türkiye’den savunma istedi. Türkiye o dönem verdiği savunmada ilk ateşi baba ve oğlunun açtığını, Ahmet Kaymaz’ın beş, Uğur Kaymaz’ın sekiz kez ateş ettiğini ileri sürdü.
Savunmaya göre, polisler telefonla gelen bir ihbar üzerine Ahmet Kaymaz’ın evine gitmiş ve Kaymaz’ın terörist faaliyetler içinde olduğunu değerlendirmişti.
Savunmada polislerin arama kararı bulunduğu söyleniyor, polislerin gerekli tedbirleri aldığı sırada Kaymaz’ın evinin önüne silahlı iki kişinin bir kamyon vasıtasıyla geldiğinin tespit edildiği ileri sürülüyordu.
Savunmanın iddiasına göre, gelenlerin ellerinde Kalaşnikof marka silahlar, el bombaları ve dört adet şarjör bulunuyordu.
Polisin ‘Teslim olun’ çağrısına Ahmet ve Uğur Kaymaz’ın ateşle karşılık verdiklerini; polislerin de hızlı davranmak zorunda kaldıklarının anlatıldığı savunmada, bu koşullarda ‘polislerin kendi hayatları tehlikede olduğundan başka türlü davranma şanslarının olmadığı’ öne sürüldü. Baba-oğlun silah kullandıklarının kanıtı olarak da ellerinde barut izinin bulunması gösterildi.”
AİHM: Türkiye yaşam hakkını ihlal etti!
Türkiye’nin savunmasının ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, şubat 2014’te Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşama hakkını düzenleyen 2. maddesini ihlal ettiğine karar verdi. AİHM, Türkiye’yi toplam 70 bin avro maddi, 70 bin avro manevi tazminat ödemeye mahkum etti.
Kararda, Uğur ve Ahmet Kaymaz’ın hayatını kaybettiği operasyonun riskleri minimuma indirecek biçimde planlanmadığı ve öldürücü güç kullanımının gerekli olmadığı belirtildi.
12 yaşında 13 kurşunla öldürülen Uğur Kaymaz ve babasının failleri tutuklanmazken, Kızıltepe Belediyesine bağlı eğitim destek evinde 12 yıl temizlik işçisi olarak çalışan Uğur’un annesi Makbule Kaymaz, oğlu ve eşinin öldürülmesinin yıl dönümünde kanun hükmünde jararname (KHK) ile işinden ihraç edildi. Kaymaz’ın anısına ilçe merkezinde yapılan avuçlarında güvercin bulunan iki çocuk heykeli ise belediyeye atanan Kayyım Ahmet Odabaşı’nın talimatı ile 11 Haziran tarihinde kaldırıldı. Kaldırılan heykelin bulunduğu yere ise saat kulesi dikildi.