Mustafa Karasu ve Candan Badem’in siyasi tutumları ve sosyolojik olarak Kürt olmak

Mustafa Karasu ve Candan Badem’in siyasi tutumları ve sosyolojik olarak Kürt olmak Şêx Said, Seyh Said, sosyoloji, Türkiyelilik, Türklük, Kürtçe Kürdistan

PKK yöneticilerinden Mustafa Karasu’nun geçtiğimiz gün Medya Haber TV’de bir programı yayınlandı. Mustafa Karasu programda Kürdistan kelimesini sıklıkla kullandı. Fakat konuşmasında Kürdistan kelimesi çok iğreti duruyordu. Sanki emaneten söylenmiş bir söz gibiydi sözleri. Fakat mesela bir Türkiye demokrasisi deyişi vardı gözlerinin içi parlıyordu. Mustafa Karasu’da Kürdistan sözünü bu denli iğreti yapan şey neydi?

 PKK olur olmaz her şeyi anan bir harekettir. Türk sol önderi Deniz Gezmişten tutalım, dünya devrim liderlerine kadar her şeyi anarlar, özel programalar yaparlar. Fakat anmadıkları bir isim vardır. O da Kürdistan davasının tarihi sembolleri. Mesela Karasu eğer Deniz Gezmiş’in asıldığı 7 Mayıs günü konuşsa Türkiye devriminin öncüsü Deniz gezmiş ve PKK arasında nasıl bir bağ olduğunu bir sürü tarihi olaylarla izah edecekti. Zaten bu yıl o görevi PKK adına Cemil Bayık yaptı. Mayıs ayı başında yaptığı bir konuşmada PKK’nin Deniz Gezmişlerin mücadelesinin devamı olduğunu söyleyerek PKK’nin Türkiye devrim hareketinin devamı olduğunu söylemişti. Mustafa Karasu da aynı şeyi yapardı. Fakat aynı Mustafa Karasu Şêx Said asıldığı günlerde konuşma yapmasına rağmen hiçbir biçimde Şeyh Said’i anmadı.  Bu küçük bir ayrıntı gibi görüne bilir oysaki “gerçekler ayrıntılarda gizlidir”.  Karasu Mustafa Karasu’nin lideri ve öncüsü Şêx Said değildir, Deniz Gezmiştir.

Karasu’yu izlerken aklıma Candan Badem geldi. Candan Badem son yıllarda hiç aksatmadan her yıl “Şeyh Said’in idam edilişinin yıl dönümünde Şeyh Said’in gerici biri olduğunun altına çizerek hakaret eder. Bu yılda Candan Badem şöyle yazmıştı: “ Şêx Said denen gericiyi ananlar eğer kendileri gerici ve dinci değilse gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindedirler…”.
Aslında sosyolojik olarak incelersek Candan Badem ve Mustafa Karasu aynı çizgidedir. Genel baktığınız zaman bu sözler size itici gelebilir, abartılı gele bilir. Oysaki bilimsel bir inceleme metodu kullanır ve olaylar karşısındaki tutumuna bakarsanız birbirine benzer yönlerinin farklı yönlerinden daha fazla olduğunu göre bilirsiniz.

Kürtlük sadece politik söylemler ile ilgili değildir. Kürtlük bir ideolojik kalıp içine sığdırılacak bir olgu da değildir. Kürtlük politik yönü kadar hatta ondan daha fazla sosyolojik, kültürel ve ruhsal kodları olan bir durumdur. Kürtlük bir ruh halidir, bir duygu durumudur, bir yaşam ve düşünüş biçimidir. İşte bu ikisi arasında bir bağ olmadıkça Kürtlüğü tam olarak tanımlayamazsınız. Hatta Kürtlüğü salt siyasi söylemler içine sığdırıp duygu durum, kültürel tutum yönünü göz ardı ederseniz bu Kürtlüğü sırtından hançerlemek gibi bir şey olur. Mustafa Karasu’nun Kürtlük hakkında bu denli ahkam kesmesi Kürtlüğü sırtından hançerlemek demektir. Çünkü Mustafa Karasu sosyolojik olarak Kürt değildir. Hatta siyasi olarak da Kürt değildir.

Karasu’nun sosyolojisi bir Türk sosyolojisidir, Türk duygu durumudur, Kürt siyaset dünyası ile de alakalı değildir. Siyaset argümanları Kürdistani değildir. Mustafa Karasu bir Türkün sağcısına solcusuna dayana bilir, saatlerce konuşa bilir fakat Mustafa Karasu Türkçe bilmeyen bir Kürde dayanamaz. Mustafa Karasu için gelişmiş olmanın ilk şartı Türkçe bilmek ve Türk kültürü ile şerbetlenmiş olmaktır. Mustafa Karasu’nun Kürde bakışı ile Candan Bademi’in Kürde bakışı aynıdır. Aslında Şeyh Said’e bakışları da aynıdır.

 Abdullah Öcalan da 1999 yılında ilk tutuklandığı zaman Şêx Said için “İngiliz ajanıydı, İngiltere ile anlaştı yeni Türkiye’yi zora sokmak için ayaklanma yaptı, gerici bir ayaklanmaydı” diyordu. Öcalan’ın bu söylemleri Kürtlerden çok tepki alınca PKK Öcalan’ın kitaplarını yeniden basarak bu bölümleri kitaplardan çıkarı, Öcalan’da tepkiyi fark edince geri çark etti. Özür dilemedi ama Şeyh Said’i ve o halk hareketi hakkında tek bir saygı dolu söz etmedi. İşte Abdullah Öcalan’ın bu çizgisi PKK’nin gizli gerçeğidir. PKK’nin Kürt halkının tepkisinden sonra kalkıp Şeyh Said’in mirasını biz devir aldık demesi de sadece ve sadece bir kitle propagandasıdır. PKK’nin gerçeği ile alakalı değildir. PKK çevresinde yetişen gençliğe baktığınız zaman sosyolojik ve kültürel Kürtlükle alakaları olmadığını göre biliyoruz. Kürtçe yok, Qazi Muhammed yok, Şex Said yok, Ubeydullah yok, hiç kimse yok. Sadece Kürtlerin dirilişi PKK’dir, haklar kardeştir, Kürt miliyetçiliği kötüdür, Türkiye’yi demokratikleştireceğiz gibi bir avuç siyasal karşılığı olmayan kavrama bağlı yaşıyorlar. İşte bu mantaliteyi yayanlarda biri de Mustafa Karasu’dur.

Mustafa Karasu’nun tüm arşivini çıkarın Robespierre, Deniz Gezmişe Che Guavere’den Pir Sultan’a değin onlarca insanı andığını görürsünüz. Ama bir gün Şêx Saidveya Şeyh Ubeydullah hakkında bir söz söylediğini göremezsiniz. Mustafa Karasu’nun Kürdistan sosyolojisi ile alakası yoktur.

Mustafa Karasu’nun Kürtçe bilmediğine dönük eleştiriler yapılınca herkes önemli olan Kürtçe bilmek değil, korucularda Kürtçe biliyor vb. konularda savunma yapıyorlar. Kürtçe bilmek önemsenmeyecek küçük bir ayrıntı gibi veriliyor. Bunu yapmanın kendisi bile Kürdistan’ı sırtından hançerlemektir.  Oysaki Kürt, Kürdistan ve Kürtçe birbirinin ontolojik varlığıdır. Kürtçe yoksa Kürdistan yoktur, Kürdistan yoksa Kürtlük yoktur. Kürtçe bir ayrıntı değil bir esastır.

Mustafa Karasu demek asla Kürtlük demek değildir. Mustafa Karasu demek Türkçe demektir, Türkiyelileşmek demektir, Fransız devrimi demektir, Alevilik demektir, halklar demektir, Türkiye’nin demokratikleştirilmesi demektir. Karasu’nun sosyolojik duruşu ve siyasi mantalitesi Kürt kimliğinin öldürülmesi demektir.

Anlam veremediğim şey böyle bir insanın Kürt ve Kürdistan siyasetinin doğrularının sahibi kendisiymiş gibi konuşmasıdır. Kürtler adına siyaset yapıyor gibi görünmesidir. Badem Candan ne kadar Kürtler adına siyaset yapma ehliyetine sahipse Mustafa Karasu’da o kadar sahiptir. İki taraf içinde sünni Kürtler, milliyetçi Kürtler, kendisi gibi düşünmeyenler, sosyalist olmayanlar geridir.

Sosyolojik olarak Kürt olmayan Kürt siyasetçilerin Kürtler üzerindeki zararları konusunu tartışmanın zamanı gelmiştir.

Diğer Haberler