Türkiye’nin Rojava’yı işgali sadece Rojava için değildir. Rojava büyük Kürdistan’ın bir parçası olduğu içindir.
Türkiye devletinin Rojava’yı işgal hareketi tarihi arka planı olan bir inkar ve imha siyasetinin sonucudur. Amaç sadece Rojava değil tüm Kürdistanı yok etme, işgal etmektir. Türkiye Cumhuriyeti kendi varlığını Kürtlerin yokluğu üzerine kurduğu için her yerde Kürtlere karşı duruyor. Kürt halkının özgür bir parça toprağa sahip olmasını kabullenmiyor, çünkü bunun kendi geleceğini tehlikeye atacağını biliyor. Kürdistan parçaları arasında ki bağları koparmayı amaçlıyor. Rojava’yı çevreleyerek diğer parçalarla bağını koparmak 3 milyona yakın Arap yerleştirerek Kürdistan olmaktan çıkarmak istiyor. Türkiye’nin Rojava’yı işgali sadece Rojava için değildir. Rojava büyük Kürdistan’ın bir parçası olduğu içindir. Yani amaç büyük Kürdistan’ın işgali ve 40 Milyon Kürdün yok sayılmasıdır. Türkiye Kürtlere dönük bu tutumunu her zaman her yerde ortaya koyuyor.
ABD’nin geri çekilme nedeni ise dünya merkezi siyasal sisteminde değişimin yönü ve nasıl yapılacağı yönündeki anlaşmazlık ile bağlantılı. Dünya sistemi Ortadoğu’da sınırların değişip değişmeyeceği, değişirse nasıl değişeceği ve Ortadoğu’da dünya sisteminin temsilcisinin hala Türkiye olup olmayacağı belli değil. Bu konuda kaotik bir durum var. Bu nedenle ABD’ye bir adım ileri bir adım geri attırıyorlar. ABD kendi içinde de parçalı ve ABD devlet tarihinde ilk kez bu denli siyasal, askeri ve ekonomik yapılar arasında koordinesizlik var.
Açıkçası dünya bir kaos dönemi yaşıyor ve bu kaos dönemlerinde her şeyi kesin öngörmek mümkün değil. Önemli olan her şeye, hatta her şeyin en kötüsüne hazır olmak. Şimdi Kürtler olarak kendimize sormamız gereken temel şey şu; bu kaderi değiştiremez miydik, nerde hata yaptık ve şimdi ne yapmamız gerekiyor.
Türkiye’nin Barış Pınarı harekâtı adı altında başlattığı Rojava’yı işgal girişiminin ilk gününden Soçi mutabakatının imzalandığı bu güne kadar yaşanan olaylar Rojava’daki siyasi yapının böyle bir saldırıyı beklemediği ve askeri ve siyasi bir hazırlığının bu yönlü olmadığıdır. Bu tüm durum sadece Rojava’yı değil tüm Kürtleri etkileyecek bir durum. Bu nedenle Rojava’nın dünü ve bügününü doğru anlamak zorundayız. Rojava’da son 7 yıllık dönemde yapılan temel hatalar nelerdir?
Rojava Tüm Kürtlerin Evi Mi Yoksa PKK’nin Arka Bahçesi Mi?
Bu konuda PKK’nin Rojava devrimini yanlış okuma ve yanlış yansıtma gibi büyük bir hatası oldu. Her şeyden önce PKK Rojava’yı tekelleştirdi. Kendisi dışında hiç kimsenin Rojavaya girmesine izin vermedi. Hatta Rojava’nın yerel partilerini bile Rojava’dan çıkarmak için özel bir politika izledi. Kürt partilerini kapatarak, kadrolarını tutuklayarak herkesi kaçırtmayı hedef aldı. KDP-S’nin en önemli adamı gerçek bir yurtsever olan Behzat Tursun’u faili meçhul oldu. Yani benim dışımda siyaset olmayacak dedi. Bir nevi diğer partilere karşı askeri ve silahlı gücünü kullandı. Hatta Suriye Rejimine karşı kullanmadığı askeri gücünü Kürtlere karşı kullandı. Her yerde iktidara, hiyerarşiye ve PKK devlete felsefik ve sistemsel olarak karşı çıkan PKK, Rojava’da iktidarını savunduğu sistemin tam tersi olarak Baas rejimi gibi kurdu. Tek parti, tek renk ve tek düşünce sistemi.
Şu anda Rojava da var olan zaman zaman açıklamalarda bulunan partilerde maalesef gerçeği söylemek gerekirse sadece PYD’nin yan kolları gibidirler. PYD tarafından finanse edilmişler ve tasarlanmışlardır. Böylelikle birçok partili sistem tiyatrosu tasarlanmıştır. PKK ve yakın çevreleri Rojavadaki yönetim sistemini radikal demokrasi, halk demokrasisi uygulaması olarak göstermektedir. Oysaki gerçekte Rojava’ya dönük kararları Rojava’daki seçilmiş meclis ve koordinasyon bile almamaktadır. Hatta Rojava’daki PKK kadroları bile karar alamıyorlar. Kararlar PKK sistemi içindeki KCK, HPG ve Genel Başkanlık Konseyi tarafından alınmaktadır. Savaş konularını Cemal (Murat Karayılan) siyasi konuları ise Cuma ( Cemil Bayık ) yönetmektedir. Öyle ki temsilcileri Sabri Ok uzun zaman Rojava’da kalarak çalışmaları bire bir günlük yürütmüştür. Hatta PKK’nin temel üst düzey kadrolarından Murat Karayılan, Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan, Mustafa Karasu gibi isimler birçok zaman önemli konferanslar öncesi giderek bizzat orda çalışmaları denetlemiştir. Rojavalı kadroların kendilerine hiçbir inisiyatif verilmemiştir.
Fakat Türkiye’nin işgal girişimi sonrası HSD 120 saatlik ateşkesi kabul ettikten sonra KCK yönetimi adına basına konuşanlar “ biz direnilmesinden yanayız” diyerek bir anlamda Rojava’daki ateşkes durumunu tasvip etmedikleri mesajını vermişlerdir.
Bunları neden söylüyoruz? Çünkü PKK Rojavadaki gelişmelerin Kürdistani bir temelde yönetilmesine engel oldu. Öyle ki bin yıllık topraklarımızın adını Kuzey Suriye diye değiştirmek istendi. İnsanlara Kuzey Suriye ismini kabul ettirmek için elinden geleni yaptı. Rojava Kürdistanında elbette başka halklar da yaşıyor ve DAİŞ’e karşı savaşta özellikle Hristiyanlar büyük zarar gördü mücadele etti. Ama PKK kendi basınında sanki gerçekten Kürtler dışında büyük bir kitle var ve eşit mücadele ettiler diye yansıtmaktadır. Neden? Neden PKK Rojava Kürdistanı yerine Kuzey Suriye ismini meşrulaştırdı ve sistemin Kürt orjinli gelişmesine engel oldu? Bu sadece Türkiye’yi dizginlemek veya tepki çekmemek için değildi. Çünkü, PKK sadece diplomatik sahada değil halka bunu benimsetmek için elinden geleni yaptı. Çünkü, PKK sistemin Kürt olarak görünmesini istemedi. Bu konuyu en iyi özetleyen Duran Kalkanın bir sözü var: “Eğer bir Suriyede Kürdistan adını öne çıkarırsak herkesin aklına Barzani gelecek, çünkü dünya Kürt deyince Barzaniyi tanıyor, Barzaniyi muhattap görüyor bunun için biz orada Kürdistan düşüncesini öne çıkarmayalım”.
Bu düşünce PKK’nin Kürdistan düşüncesini neden bu denli uzak durduğunu özetlemektedir. PKK’nin Rojavaya Kuzey Suriye demesinin nedeni eğer sadece siyasi saldırıları önlemek olsa bunun halka yansıtmazdı. Tüm Kürtler şunu iyi bilmeli eğer Rojava konusunda bir adım atılmak isteniyorsa öncelikle şu konuda net olacağız “ Rojava tek bir partinin değildir rojava tüm Kürtlerindir”
