Kuşkusuz ki savaşanların/direnenlerin belli ve çok açık bir amacı vardır. Bu amaç da özgürlüktür. Sömürge bir halkın özgürlüğünü devletleşmesinden koparamazsınız. Bu nedenle savaşanlar/direnenler teorisini yapmasalar da, uygun kavramları kullanmasalar da özgürlük ve özgürlüğün zorunlu şartı olan devletleşme amacına sahiptirler.
PKK saflarında yer alan ve hayatlarını ortaya koyan her savaşçı Kürdistan için ölüme gitti. Ve hepsinin kafasında bağımsız Kürdistan ile gelecek özgürlük umudu vardı. Dillendirdikleri “Demokratik Özerklik” ve “Kanton” gibi kavramlar onlar için bağımsızlık ve özgürlük anlamına geliyordu. PKK yönetimi ve onu şekillendiren efendileri Kürd gençlerine ölümü dayatırken, savaşanların gerçek amacına ters düşen politikaları hayata geçiriyorlardı. Ölen savaşçıların amacı ile PKK’nin amacı taban tabana zıttı. Bu zıtlığın görülmemesi için ise siyasi tüccarlar muazzam bir yanılsama yarattı.
41 yıllık savaşta on binlerce genç hayatını kaybetti. Neredeyse Kürdistan’da politikleşmiş genç bırakılmadı ve buna rağmen “biz devlet istemiyoruz; biz milliyetçi bir hareket değiliz” denilebiliyor. PKK’de tavan ile taban arasındaki karşıtlık teşhir edilmeden Kürd gençleri sömürgecilere yem/araç yapılmaya devam edilecektir.
Zamanında çatışanların/karşıtların özünde birlik oluşturduğunu ve uzun vadede aynı amaca hizmet ettiklerini görebilseydik; danışıklı/kirli savaşın tahribatları bu ağır olmayabilirdi. Her ne kadar bu yıkımın mimarları/katkı sunanları bizler olmasak ta buraya taşınmasında az veya çok hepimizin payı olmuştur!
Gerçekçi olalım ve duygusal söylemlerden kaçınalım artık!
Hiçbir Gerilla;
Gerillanın ölüsüne bile işkence edecek kadar barbar olan işgalci bir devletin iç hesaplaşmasında piyon olmak; Bu devletin “birlik-beraberliğini korumak” ve “Misak-ı Milli” savunmak için dağa çıkmadı; ölüme gitmedi.
Hiçbir Gerilla;
Dedelerine karşı soykırım/katliam uygulayan Kemalist sistemin ideologlarını Meclise taşımak/onure etmek için dağa çıkmadı; ölüme gitmedi.
Hiçbir Gerilla;
Kendisini katleden ve cesedine işkence edip kuyulara atan JİTEMcilerin HDP listesinden meclis üyeliğine seçilmesi için dağa çıkmadı; ölüme gitmedi.
Hiçbir Gerilla;
Duran Kalkan ve benzerlerinin fantezi alanlarını genişletmek için dağa çıkmadı; ölüme gitmedi.
Hiçbir Gerilla;
İşgalci devletlerin bir numaralı elemanı olan Abdullah efendinin MİT ile ortak projeler üretip Kürdlerin ulusal haklarını pazarlaması için dağa çıkmadı; ölüme gitmedi.
Hiçbir Gerilla;
HDP “fındıkkıran balesi” için festivaller düzenlemeleri aşkına dağa çıkmadı; ölüme gitmedi.
Hiçbir Gerilla;
Metropollerde büyümüş ve geçmişleri bilinmeyen ithal “süs bebeklerinin” ‘Eşbaşkanlık’ adı altında Kürdleri yönetmesi için dağa çıkmadı; ölüme gitmedi.
Hiçbir Gerilla;
Ailesini, akrabalarını ve halkını sömürgeci devletin kapısında hizmetçi etmek; “demokratik özerklik” safsatalarıyla “aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olmamaktadır” ile son noktanın konulduğu Kürdistan’ın işgalcilere satılmasını sağlamak için dağa çıkmadı; ölüme gitmedi.
Sonuç olarak;
Gerillaya sahip çıkma adı altında PKK/HDP politikalarını desteklemek, duygu sömürüsüyle gerilla yakınlarını pisliğin savunucusu yapmak ve “şehit edebiyatıyla” kan tüccarlarının sorgulanmasını engellemek gerillaya yapılan en büyük hakarettir…
Yapılması gereken şey, PKK’nin kurumsal kimliğini mahkûm edip, PKK’lilere sahip çıkmaktır. Kuşkusuz ki karmaşık ve zor bir iştir bu. Ama siyaset de zor olanı çözemediği sürece siyaset olmaz.
Dünyada, devletsiz olduğu halde özgür yaşayan bir ulus gösterilemez! Hele hele Ortadoğu gibi bir cehennemde ‘devletsiz yaşayarak özgürce yaşanabileceğini’ savunmak için; ya aptal ya da özgürlük düşmanı olmayı gerektirir.
Tüm dünya devletleri ile birlikte yerel sömürgeci devletlerin hesaplaşma alanına dönüşen Kürdistan tarihi bir dönemden geçiyor. Ya zor olanı yapıp yeni ve kalıcı kazanımlar elde edeceğiz ya da 2. Bir Lozan ile geleceğimizi egemenlerin insafına terk edeceğiz…
Süleyman Akkoyun