Türk medyası ve Kürt medyası son günlerde DEM Parti’nin İmralı’da Öcalan ile görüşme yapacağı yönündeki haberlere birinci sırada yer veriyor. Kürdistan’ın kaderini değiştirecek bir pozisyonda servis edilen İmralı meselesi oldukça karmaşık bir meseledir. Abdullah Öcalan’ın İmralı süreci ve Kürtler üzerinde kullanılma biçimi Kürt sosyolojisi ve siyasetini araştırmak isteyenlerin eğilmesi gereken önemli konulardan biridir.
Son 25 yıldır Kürtler İmralı’daki Öcalan ve İmralı’da üretilen kavramlar peşinden koşturuluyor. İmralı’dan servis edilen ana konu ise şudur: “ Bir kahraman tutukludur, düşmanlar onu zincirlemişler ve eğer zincirlerini koparırsa dünya ya bahar gelecek, her şey özgürleşecek”. Bu senaryo hem Türk devletinin hem de PKK’nin ve Öcalan’ın işine gelmektedir. Kürtler PKK ve Öcalan tarafından kontrol ediliyor; PKK Öcalan tarafından kontrol ediliyor, Öcalan devlet tarafından kontrol ediliyor. Yani sonuçta Türk devleti Kürtleri kontrol ediyor.
Yani Türk devleti-İmralı-PKK arasında kurulan bir denge durumu vardır. Bu nedenle hiçbiri bu denge durumunun değişmesini istemiyor. Bu nedenle İmralı sistemi denen durum aslında Kürtleri ağda tutma durumudur. İmralı tecridi denen durumda aslında Kürtleri Öcalan’dan duygusal olarak kopmamasını sağlamak için yaratılmış sömürü biçimdir. Hiçbir zaman İmralı’da tecrit olmamıştır. Türk devleti ile Öcalan arasındaki görüşmeler daimidir. 2000’li yılların başından itibaren Kuzey Kürdistan halkı, Öcalan hasta, tecrit altında, saçı zorla kestirilmiş, kimyasal ile zehirlenmiş gibi sözlerle kandırıldı, sokaklara çıkarıldı. Oysa ki halk bu eylemleri yaparken Öcalan günlük olarak dışarıyı takip ediyor, örgütü ve devlet ile görüşüyordu. Hatta PKK kadroları ile bile görüşüyordu.
İmralı müdavimleri Yüksel Genç ve Sabri Ok
Örneğin halka hiçbir zaman açıklanmayan görüşmelerden biri de 2006 yılında yapılan görüşmedir. PKK kadroları İmralı’da Öcalan’ı ziyaret etmiştir.
AKP iktidara geldikten sonra devlet ve ordu içindeki Ergenekon ve Kemalist yapılarla çatışarak kendi hegemonyasını kurmak istedi. Bu hegemonya kurma alanlarından biri de İmralı idi. AKP, Öcalan ve PKK’ye TSK’dan daha girişken ve daha esnek olduğunu göstermek için İmralı’ya kendi örgütlediği kadroları göndermeye karar verdi.
2006 yılı temmuz ayından sonra da AKP, PKK’ye doğrudan haber göndererek bu süreci hızlandırmaya çalıştı. Ve AKP ile PKK üç isim üzerinde anlaştı: Sabri Ok, Yüksel Genç ve Ahmet Türk.
Sabri Ok önce Kandil’i ziyaret eder daha sonra da İmralı’ya gider. Bu üç isim İstanbul’dan devlet tarafından alınır ve daha sonra da Bursa’ya getirilirler. Ve bu görüşmeden sonra da istikametleri Kandil olur.
Bu heyet daha sonra da PKK ve İmralı arasında gelip gittiler. Hatta Sabri Ok Öcalan’ın Türkiye temsilcisi olarak atanır ve uzun yıllar Türkiye’de PKK çalışmalarını yürütür. Sabri Ok bir nevi PKK-Kandil-İmral’nın ortak noktasıdır. Daha sonra aynı görevi Brüksel’de yürütür. 2015 yılından sonra da Rojava’da üslenerek bu görevi yürütmüştür.
Yüksel Genç’te PKK-Kandil görüşmelerindeki ana isimlerden biridir. 1997’de PKK’ye katılan Genç PKK’de Jiyan Elbistan ismini kullanır. 1999 yılında PKK’nin gönderdiği ilk Barış Gurupları içinde yer alır. Daha sonra da Türkiye’de PKK’nin stratejik çalışmalarında yönetici olarak kalmıştır. Örneğin Basın Yayın çalışmalarının genel koordinatörü olmuştur. PKK’den uzak bir aydın gibi konumlandırılarak hem devlet hem de PKK ile ilişkisini koruması istenmiştir. Bir ara 2012 yılında göz altına alınınca dolaylı olarak konumunu hatırlatmış ve “Barış ve çözüm için yaptığım görüşmeleri hiç saklamadım” demiştir. Birkaç gün sonra da zaten bırakılmıştır. Yüksel Genç şimdi ise Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (SAMER) Koordinatörü gibi konumlanmıştır.
Bu iki isim yani Sabri Ok ve Yüksel Genç daha başka kerelerde İmralı’ya gitmiştir.
Bunların teknik bilgi olarak bile öğrenilmesi çok önemlidir. Çünkü halk bu bilgilerden yoksun bırakılarak manipüle ediliyor.
“İmralı’da tecrit var, Öcalan-devlet-PKK görüşürse tüm sorunlar çözülür” algısı doğru değildir. Çünkü İmralı-Kandil-Devlet görüşmeleri hiçbir zaman bitmemiştir. Daha geçtiğimiz gün DEM Parti Eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları başkanlığındaki bir heyet Süleymaniye’ye giderek İmralı’dan mektup götürmüş ve KCK’nin mektubunu da İmralı’ya götürmüştür. 15 yıldır devam eden bu gizli saklı ilişkiler ağı Kürtlere kaybettirmekten başka bir işe yaramamıştır.
Gerçek bir çözü, Brüksel’deki, Ankara’daki, İstanbul’daki ve Süleymaniye’deki gizli saklı görüşmelerle yapılmaz. Bu görüşmeler ve masalardaki görüşmeler halkın geleceğini, Kürt meselesinin çözümünü değil sadece ve sadece PKK’nin varlığı ile devletin çıkarlarını devam ettirme görüşmeleridir.