Ayaklı Minare denen tarihi yapının önünde tek kurşunla vuruldu. O tarihten beridir, Diyarbakır barosu ve pek çok kişi her yıl Tahir Elçi’nin katledildiği olaya dönük pek çok açıklama yayınladı.
Tahir Elçi cinayetinin üstünden 9 yıl geçti. Elçi cinayeti basit bir cinayet değildi. Tahir Elçi cinayeti Kürtlerin PKK-Türk devleti arasındaki kapana kıstırılması senaryosunun bir parçasıydı….
Tahir Elçi’nin katledildiği olay PKK ve Türk devleti arasındaki kim vurduya giden insanlardan birinin hikayesine dönüştü. Maalesef Kürt aydınları hatta ailesi bile olayın bu yönünü görmezden gelmektedir. Oysa ki Tahir Elçi katledilmeden kısa bir önce hem PKK hem de devletin uzantıları tarafından tehdit edilmiş ve hedef gösterilmişti.
Ne devlete ne de PKK’ye yaranamadı
Devlete yakın medya Tahir Elçi’yi terörist gibi gösterdi. Tahir Elçi ayrıca vurulmadan önce “Terör örgütü propagandası yapmaktan” yargılanıyordu. CNN’de yayınlanan çünkü bir TV programında “PKK terör örgütü değildir” demişti. Ahmed Hakan kendisini özellikle bu soruya cevap vermeye mahkum ederek hedef haline getirdi.
Devlet Elçi’yi PKK’li olmakla suçlarken PKK’de Tahir Elçi’yi sömürgeci sistemin uzantısı olmakla itham ediyordu. PKK medyasının Avrupa’daki yöneticilerinden Zana Azadi ( Kamil Yanar) tarafından da vurulmadan 18 gün önce hedef gösterildi. Çünkü Tahir Elçi PKK’nin Diyarbakır – Sur’da kazdığı hendeklere de karşıydı. Zaten vurulduğu gün çatışmaların bitmesini istemek için ordaydılar.
Tahir Elçi ve o dönem Kuzey Kürdistan’da hendeklere karşı olan tüm siyasetçiler büyük bir tehdit altındaydılar. Duran Kalkan o dönem katıldığı bir TV programında “Hendeklere karşı olmak tasfiyecilikti , tasfiyeciler tasfiye edilir” diyerek açıktan herkesi tehdit etmişti. PKK’nin bu siyaseti karşısında herkes susmak zorunda kalmıştı.
Tahir Elçi, PKK’yi alkışlayan bir isim değildi, mesafeliydi. PKK, Elçi 2012 yılında Diyarbakır Baro başkanlığına adaylığını koyunca da karşı koymuştu. Sürekli olarak her yerde Tahir Elçi’nin köy boşaltmalara dönük AHiM’de ki davalardan para yediğini alttan altta gündeme getiriyor ve teşhir ediyordu. Buna rağmen Elçi Diyarbakır’da tutulan bir isim oldu.
Devlet ise Elçi’yi kendi direktiflerine göre hareket etmesini istiyordu. Elçi bunu da yapmadı. Bu nedenle hedef haline geliyordu.
Tahir Elçi cinayetini aydınlatmak için merminin hangi namludan çıktığını anlamak elbette önemlidir. Fakat bir de olayın sosyolojik ve politik boyutu vardır. Onu aydınlatmadan tartışmadan bu cinayet aydınlatılamaz ve Kürt şahsiyetlerinin maruz kaldığı sokak baskısı ve şiddeti ortaya konamaz. Zana Azadi gibi birinin kimin Kürdistan’da yaşam hakkı var, kimin yok gibi bir yargı vermesi ve insanları kendi siyasi ajanlılarını kabul etmiyor diye düşman ilan etmeleri de bir cinayet biçimidir.
Sonuç ne oldu? Tahir Elçi vuruldu. Herkes ona sahip çıkıyor ve eşi CHP’den Milletvekili oldu. Yani sonuçta Türk devlet çarkına mahkûm oldular. Ve şimdi bunu büyük bir mücadele olduğunu haykırıyorlar. İşte Kürtlerin mahkûm olduğu çark budur. PKK Kürtleri sonuçta devletin kucağına mahkûm ediyor.