Kürtlerin 21. Yüzyıldaki yaşadığı en büyük felaketlerden biri bir partinin kendi çıkarları için ülkenin en stratejik parçasını, onlarca kişinin imzalı ile satması oldu. Kerkük ihaneti bireysel bir ihanet değil bir partinin tüm yöneticileri ile yaptığı bir ihanetti. Bu ihanet yargılanmadı ve bu gün bu ihanetin sahipleri ülkeyi başka biçimlerde satmak için çalışıyorlar.
17 Eylül Kürdistan bağımsızlık referandumu Kürtler için Ortadoğu krizinde ulus olarak bir irade beyanıydı. Önemli bir adımdı, referandum sonrası yaşanan toprak kayıplarının nedeni referandumun yanlış bir karar olması değil Kürtler içindeki ihanet çizgisiydi. Eğer Referandum sonrası YNK ve diğer irili ufaklı partiler Kürtlerin iradesine saygılı olarak Referandum kararının etrafında birleşseydi o zaman durum çok farklı olacaktı. Fakat YNK Kerkük’te Şii yapılarla anlaşarak kendi kontrol ettiği Kerkük’ten çekildi. Daha sonra da diğer partiler sessiz kaldı. KDP tek başına referandum kararın saygı duydu, direndi ve ezilmek istenen Kürdistan Bölgesi’ni ayakta tutmaya çalıştı.
Kürdistan’ın yüzde 51’inin Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) bazı üyeleri hiç direnmeden , Haşdi Şabi ve milislere teslim edildiği 16 Ekim 2017 olayları Kürtlere büyük yıkım getirmişti.
Tuzhurmatu Halk Örgütünün raporuna göre 16 Ekim 2017’de boşaltıla 88 ev patlatıldı, 300 ev ateşe verildi ve 2 bin 500 ev yağmalandı.
YNK yöneticileri Kerkük için neler söylemişti:
Kerkük’ün ihanete uğrayan ve merhum valisi Necmeddin Kerim, 16 Ekim olayları hakkında, “16 Ekim, Kerkük halkını işgalcilerin eline bırakan bir ihanettir. 16 Ekim’de ihanet edenler yüzlerindeki kara lekeyi silemezler. Kerkük halkı onlara bir daha güvenemez. Onları şerefsiz ve hain olarak nitelendiriyorlar.” açıklamasında bulundu.
Kürdistan Demokrat Partisi’nin ildeki seçimlerine katılmasına ilişkin Necmeddin Kerim, “Ben KDP’yi savunmayacağım çünkü KDP’nin benim savunmama ihtiyacı gerek yok ve kendini savunabilir. KDP’nin bu tutumu göstermesinin nedeni şu anda Kürtlerin Kerkük’te hiçbir yetkisinin kalmadığından emin olmasıdır.” demişti.
İhanetin üzerinden bir yıl geçmesinin ardından Mele Bextiyar açıklamasında, “Bizim kültürümüz değerlendirme ve eleştirme kültürü değil, birbirimizi kırma ve suçlama kültürüdür. Bu hatalara ve 16 Ekim gibi trajedilere devam etmemeliyiz.” ifadelerini kullanmıştı.
Eski KYB liderlik konseyi üyesi Arez Abdullah, basına yaptığı bir açıklamasında, daha önceki iktidarların saldırı ve baskılarından başka bir şey olmayan 16 Ekim olayları nedeniyle Kürdistan’ın yarısının kaybedildiğini vurgulamıştı.
Mele Bextiyar döneminin 70. Tugay Peşmergeleri Komutanı ve KYB’nin üst düzey isimlerinden Cafer Şeyh Mustafa da KYB içerisinde Irak Hükümeti ve Haşdi Şabi ile ilişkide olan bir grubun olduğunu ve bu grubun Kerkük’ü teslim ettiği gibi Süleymaniye, Erbil ve Duhok’u da teslim etmek istediğini dile getirmişti.
Mustafa, söz konusu KYB’li ekibin Haşdi Şabi ve Irak ordusunu Süleymaniye’ye kadar getirmek istediğini söylemişti.