Rojava’nın Kamışlo kentinde, 2 Ağustos’ta, yüzleri maskeli ve silahlı 3 kişi tarafından kaçırılan gazeteci Barzan Ferman kaçırıldı. Tam 22 sonra ise serbest bırakıldı.
Barzan Ferman kaçırıldığı zaman PYD’ye bağlı Özerk Yönetim Asayişi olay yerine gelerek, Barzan’ı arayacaklarını açıkladı. PYD Asayişinin bu “Barzan Ferman’ı arıyoruz” hikayesi çok uzun sürmedi. Çünkü PYD’ye bağlı yapıların insan kaçırma, gazetecilere baskı, muhalif yapılara göz dağı vb konularda kabarık bir sicili vardı. Birkaç gün içinde birçok kurum PYD’ye bağlı Özerk Yönetimi sorumlu göstermeye başladı.
Özerk yönetim buna rağmen bu konuda bir adım atmadı. Barzan’ı kaçıran güçlerin kendilerini olduğun söylemedi.
Bunun üzerine Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler gibi uluslararası kuruluşlar ile Kürt medya kuruluşları Barzan’ın akıbetinden Rojava Özerk Yönetim’in sorumlu olduğunu açıklayınca PYD yönetimi Barzan’ı serbest bırakmak zorunda kaldı.
Rojava Özerk yönetiminin “Türk tipi demokrasi” anlayışı
PYD’ye bağlı Rojava Özerk Yönetimi sadece gazeteciler konusunda değil her türden toplumsal ve siyasal muhalefete karşı aşırı şiddet uygulayan bir yapı. PKK’nin Suriye’deki yapılanmasının temeli olan PYD ve TEWDEM yönetimleri PKK’nin genel muhalefete karşı bağnaz tutumunu devam ettiriyorlar.
2011 yılından bu yana her türlü muhalif yapıya baskı yapıldı, halka sokaklarda uygulanan şiddetin dışında ayrıca pek çok muhalif “faili meçhule” uğradı. Barzan Dursun vb siyasi yöneticilerin hala cenazeleri bile bulunmuş değil. PYD’ye bağlı güçler sivilllerin evlerine maskeler girerek evleri dağıttı, parti bürolarına bombalar atıldı. Muhalif medya çalışanları defalarca göz altına alındı, dayak yedi.
Düşmanına benzemek
Özerk Yönetimin bu uygulamaları Türk devletinin 90’lardan beri Kürtler başta olmak üzere muhaliflere uyguladığı baskıcı rejimin bir iz düşümü gibi duruyor. Failli meçhuller, adam kaçırma, işkence yapıp bırakma, kurumları bombalama PYD’nin Türk devletinin demokrasi anlayışını benimsediğini gösteriyor.
PKK daha Rojava sürecinin ilk başlarından 2011 yılından bu yana Rojava’da tek bir muhalif yapı bırakmamak için özel bir çaba harcadı. Rojavalı tüm yapıları ajan ilan etti. Roj peşmergesi gibi IŞİD’e karşı savaşta büyük kayıplar vermiş olan bir yapıyı çete diye adlandırarak itibarını sarsmaya çalıştı. Yani PKK Türk devleti gibi muhalefeti yok etmek için gerektiğinde şiddet kullanmaktan çekinmedi. Hala da Esad güçlerine karşı gösteridiği müsamahanın çok küçük bir bölümünü diğer güçlere karşı göstermiyor.
Muhaliflerin yetersizliği
Rojavalı yapılar ise PKK’nin bu pervasız ve düşmanca tutumuna karşı gerekli cevabı veremediler. Sürekli olarak şikayet eden, PKK-PYD’nin kendini düzeltmesini bekleyen bir tutum içinde oldular. PYD’nin baskıcı faşizan uygulamalarını kamuoyunda yeterince teşhir edemediler. PYD’ye karşı kendilerini örgütleyemediler. Bu da PYD’nin daha cesurca saldırmasına yol açtı.
Gelecek belirsiz
Şu anda Rojava için daha belirsiz bir süreç başlıyor. Suriye-Türkiye ilişkileri, ABD ve İran’ın artan gerginliği öyle gösteriyor ki Rojava daha zor günler yaşıyacak. Bu da muhaliflerin de daha zor ve baskıcı bir süreçten geçeceğini gösteriyor.