Meral Danış Beştaş’ın Süleymaniye gezisi, muhataplık meselesi ve HDP

Meral Danış Beştaş’ın Süleymaniye gezisi, muhataplık meselesi ve HDP PKK, KCK; Türkiye AKP; erdoğan,

Türkiye’de Kürt sorunun çözüm muhatabı kim tartışması gittikçe yoğunlaşıyor. HDP mi, Öcalan mı yoksa PKK mi?

Soru o kadar yanlış ki doğru cevap bulunamaz. Meselenin adı bile yanlış konmuştur. Meselenin adı Kürt sorunu değildir. Meselenin adı Kürdistan sorunudur. Üstüne üslük aslında kimin muhatap olduğu meselesi Kürtler için değil aslında işgalci taraf olan sömürgeciler için tartışılmalıdır.

Sanki Türkiye muhatap olmak için kollarını açmış, kendini netleştirmiş, masayı kurmuşta Kürtlerin bu masaya kimi oturtacağı tartışılıyor. Oysaki Kuzey Kürdistan’da ilk tartışılması gereken soru Kürt soru Türkiye sistemi içinde çözüle bilir mi yoksa sorun uluslararası aktörlerle mi çözülür sorusudur. Çünkü Türkiye’de bir muhatap yoktur.

Geleneksel olarak Türkiye devletinin kurumları olan yargı, yasama, yürütme ve gizli güçleri MİT, Ekonomi vb hangisine bakarsanız bakın Kürt sorunun çözecek bir irade görünmüyor. Türk devleti muhalefeti, iktidarı, toplumu, aydını, askeri, köylüsü, şehirlisi ile Kürdistan sorununun tartışacak bir formatta değil. Kürt sorunu, Türkiye’nin geleneksel devlet siyasası için çözülmesi gereken bir sorun değil ihtiyaç duydukları zaman masaya getirdikleri bir tartışma meselesidir.
Türkiye tarihinin gelmiş geçmiş liderleri içinde Kürt sorunu benim sorunum diyen ilk kişi Tayyip Erdoğan’dı onun da geldiği nokta ortada.

Mesele CHP ile çözülür mü? CHP daha ortada hiçbir şey yokken iki hafta önce “anayasanın ilk beş maddesinin değişmişini kabul etmiyoruz” dedi. CHP daha Kürdistan bile diyemiyor. Ara sıra Kürt diyor ama sesini kısıp, “acaba kimse duydu mu” diyerek etrafına bakarak Kürt diyor. CHP’si de son dönemde Kürtlere sempati ile yaklaşan yazar vs’leride Kürtlerin hakkı olduğu için değil Türkiye darlığı aşsın diye Kürtlere yaklaşmaktadır. Bu nedenle bu meselede Türkiye’de Kürt dostu var gibi yaklaşmadan, sağcısı solcusu, iktidarı- muhalefeti herkesin Kürtlere sadece “Türkiye’nin geleceği” için yaklaştığını bilip önce Türkiye’de muhatap kim diye iyice sormak gerek. Türkiye’nin hükümetlerin ve isimlerin değişmesi ile değişeceğini beklemek Kürtlere cehennem yolunu açar.

Birde Kürtler cephesi var. Mesele orda da karışık.

Meral Danış Beştaş Süleymaniye’de ne yapıyor?

Kürt cephesinde Kuzey’de Kürtleri kim temsil ediyor: HDP mi? Kandil mi? Öcalan mı?

Bu soru etrafında tartışmak sadece zaman öldürmektir. Tıpkı yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar sorusunu tartışmak demektir.

 Çünkü HDP’nin bu konuda muhatap olacak bir iradesi yoktur. HDP devlet ve PKK arasındaki bir noktada duruyor. HDP içinde her iki tarafında kontrol ve idari mekanizmaları var. HDP içindeki şahıslar bu mekanizmanın dışında hareket edemez. Mesela Meral Danış Beştaş’ın bu günlerde, hiç sebep yokken Süleymaniye’de ne aradığını biraz açarsak bu gerçeği daha net görürüz.
Meral Danış Beştaş ve beraberindeki heyet Süleymaniye’de PKK yöneticilerinin kendilerine ve PKK’nin Türkiye yönetimine vereceği yıllık perspektifi bekliyor.  PKK’nin Türkiye Yönetim Komitesi olarak adlandırdığı bir gurup kadrosu da Meral Danış Beştaş’la beraber orda. Aslında bir nevi Meral Danış Beştaş bir paravan olarak orda. Ama sadece bu değil ayrıca gerekli PKK yöneticileri ile de görüşüp perspektifi alacak. CHP’ye nasıl yaklaşılsın, HDP içindeki farklı kesimlere ne söylensin, AKP’nin alttan alta gönderdiği perspektiflere ne cevap verilsin meselesinin hepsi ilgili KCK ve PKK yöneticileri tarafından Türkiye PKK yönetimine ve Meral Danış Beştaş’a iletilecek.

HDP bir aracı örgüttür

Ortaya çıkan manzara şu: HDP devletten ve Kandil’den bağımsız hareket edemez. PKK HDP’yi dolaylı değil kadroları aracılığı ile direk kontrol ediyor. HDP içindeki Eşbaşkanlar, milletvekilleri, yönetim kurulu üyeleri, Belediye başkanları yani biraz etkili olan kurumlarındaki tüm isimler Kandil onayı olmadan hiçbir pozisyona gelemiyor.

HDP Genel Başkanları Diyarbakır’da aday olacak belediye başkanını bile kendisi seçemiyor. Kandil belirliyor. Hakkari gibi sınır yerlerdeki il başkanlarını bile HPG ve PKK’nin Türkiye Yönetim Komitesi belirliyor. Durum böyleyken il başkanını, belediye başkanını seçme iradesi olmayan bir HDP hangi çözüm de muhatap olacak.
HDP bir muhatap değildir. HDP sadece aracı bir örgüttür.

Düşük profillilik esasına dayanan bir partinin iradesi ne kadar olabilir?

Geçmişte HDP içinde biraz karizmatik ve bireysel gücü nedeni ile bağımsız davranmaya çalışan Osman Baydemir gibi birkaç isim vardı. Zaten zaman içinde bunların hepsi diskalifye edildi. Karizmatik kişilerin siyasi kimliğe bürünmesi her zaman PKK için tehlikelidir.

Erdoğan Başkan olduğu zaman başbakanlık koltuğuna “düşük profilli” birini aradığını söylemişti. Aslında aynı şey PKK içinde geçerlidir. PKK genel olarak siyasette örgütlü olduğu her yerde düşük profilli siyasetçi aramaktadır. Hiçbir zaman bağmsız düşüne bilen, entelektüel, eleştirel Kürtler PKK’ye yakın bir siyasi organizasyonda yükselemez. Bakın özellikle Kürtler diyorum. Çünkü Türkler veya başka halktan olanların değişmez imtiyazları var. Ama Kürtlerin ilk özelliği biat etmek. Bunun için HDP’ye atanan eş başkanlardan Kürt olan  Pervin Buldan’da düşük profilli bir yapıya sahip. Ve siyaseten düşük profilil olması hem narkotik meselelerden dolayı dosyası kabarık olduğu halde HDP tüzüğüne göre iki kez seçilme hakkı olduğu halde 5 kez milletvekilliği yaptı.

Yani PKK’nin HDP yaklaşımı şudur; “taban benimdir, silahta benim elimdedir, devlette son sözü benim söylediğimi biliyor. Bunun için HDP yöneticilerinin kimlerden oluştuğu önemli değildir. Biz çarkı çeviririz. İnecekleri, binecekleri biz belirleriz”. Bunun için HDP siyasi merkezi hiçbir zaman güç olamadı. Buna ne PKK ne devlet izin vermedi. Bundan sonra da böyle olacaktır. HDP’ye gelen herkes de kısa zamanda “patron ve patronların” kim olduğu öğrenmektedir.
Ben bunun için hiçbir zaman HDP’yi stratejik bir öğe gibi eleştirmem. Fazla misyon yüklemem. Çünkü HDP devlet ile PKK’nin ortak kurguladığı bir partidir. İpler başkasının elindedir. Her şeyden sorumlu gibi görünüp aslında hiçbir şeyde iradesi olmayan bir pozisyondadır. HDP 10 yıl öncekine göre de daha teslim olmuş durumdadır.

Tüm bunlardan dolayı HDP muhatap değildir. Bu muhataplık tiyatrosunu gündem diye Kürtlerin önüne oyalansınlar diye sürmeyin. Muhtemelen insanlar muhatap “Öcalan mı, HDP mi diye tartışırken devlet adamları Kandil’e ve İmralı’ya doğru yavaş yavaş hareket etmiştir. Belki de tüm bu muhatap kim tartışması özünde bu meselenin üstünü kapatmak içindir. Sonuçta hokkabazlık izleyicinin dikkatini başka yere çekme yeteneğidir.

Diğer Haberler