Türkçe yayın yapan Şarkul Avsat gazetesi yazarlarından İstemi Yılmaz imzalı bir makalede ABD’nin Türkiye’ye dönük yaklaşımlarına dönük bir isim itham edildi. ABD Siyasetinde etkili isimlerin Türk Demokrasi Projesi adı ile bir örgüt kurmaları Türkiye’yi “şeytanlaştırma”nın bir parçası olarak işaret edildi. Ayrıca makalede ABD’nin bu siyasetinin arkasında Fethullah Gülen Cemaati olacağı işaret edildi. Makalenin tamamını yayınlıyoruz.
Bugün dünyanın pek çok yerinde siyaset, sivil toplum kuruluşu veya düşünce kuruluşu görünümlü lobi şirketleri tarafından icra ediliyor. Avrupa’da Amerika’ya Asya’dan Ortadoğu’nun bazı ülkelerine kadar geniş bir coğrafyada faaliyet gösteren bu kurumlar, kendilerine fon sağlayanların çıkarlarına hizmet etmek adına siyasilerle doğrudan muhatap oluyor. “Sponsorlarının” çıkarlarına hizmet eden düzenlemeleri siyasilerin kulağına fısıldıyor. Her ne kadar Türkiye’de “şeytanlaştırılsa” da bu çıkar ilişkisi dünyada normal kabul ediliyor. Özellikle ABD’de lobicilik yasal ve siyasete hâkim. Bu uzun girizgahın nedeni, Türkiye’nin gündemine giren ve kamuoyunda tepkiye neden olan ABD merkezli bir dernek.
Washington’da vitrininde faal dönemlerinin sonuna yaklaşmış ABD’li siyasetçilerin bulunduğu bir dernek kuruldu. İsmi, “Türk Demokrasi Projesi”. Resmi internet sitelerindeki manifestoya göre kuruluş hedefleri “demokrasiden uzaklaşan ve otoriterliğin pençesine düşen Türkiye’yi daha demokratik politikalar benimsemeye teşvik etmek.” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden Türkiye’yi hedef alan derneğin suçlamaları arasında “aşırılıkçı grupların desteklenmesi, etnik azınlıklara zulüm, yurt içinde özgür basının yok edilmesi, muhaliflerin bastırılması ve insan haklarına saldırı” gibi maddeler mevcut.
Ankara’ya yönelik öfke kusulan bildiriye sahip derneği, uluslararası kriz yaratabilecek potansiyele sahip bir lobi kurumuna dönüştürense kurucuları. İçerisinde kimler yok ki… Cumhuriyetçi George W. Bush’un başkanlığı döneminde Birleşmiş Milletler’de ABD’yi temsil eden Mark D. Wallace kurumun üst düzey yöneticisi. Danışmanlık konseyindeki isimleri ise şu şekilde: Dış politika tutumunu İsrail’in bölgedeki çıkarları üzerinden belirleyen ve Bush’un Irak İşgali’ne destek veren ABD’li eski Demokrat Senatör Joseph Lieberman, CHP’li eski Milletvekili Aykan Erdemir, Bush’un İç Güvenlik ve Terörle Mücadele Danışmanlığını yapan Frances Townsend, İtalya’nın eski Dışişleri Bakanı Giulio Terzi di Sant’Agata, Florida eski Valisi ve 2016’da Cumhuriyetçi Parti’nin başkan aday adayı olan Jeb Bush, Türkiye’nin NATO’da yeri olmadığını belirten ve Washington’a “PKK’yı terör örgütü listesinden çıkarma” tavsiyesinde bulunan ABD’li akademisyen David L. Phillips, Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, CIA’in emektar yöneticisi Norman Roule, Türk akademisyen Süleyman Özeren, CIA’de ve ABD’li paralı güvenlik şirketi Blackwater’ın eski yöneticisi Robert Richer, ABD’nin eski Şili Büyükelçisi Alejandro Wolff. Son olarak derneğin analisti ise Türkiye karşıtlığıyla nam salan neoconların yeni yüzü Philip Kowalski.
Henüz elde teyit edecek veriler olmasa da kuruluşun FETÖ ile ilişkisi ilk akla gelen konulardan.
Bununla birlikte derneğin kuruluşunun manidar bir zamana denk geldiğini söylemek gerek. Zira ekip çalışmalara başladığını duyurduğunda ABD Başkanı Joe Biden’ın gönderdiği bir heyet Kabil Havalimanı’nın güvenliği üzerine formülleri tartışmak adına Ankara’ya doğru hareket etmişti bile.
Türk Demokrasi Projesi kurucu ve yöneticilerinin ortak noktası Cumhuriyetçilerin Ortadoğu’yu işgal, zulüm ve kanla dizayn etme projesine tam destek vermeleri. Hedefleriyse çok açık bir biçimde “raydan çıkan” Türkiye’yi yeniden “müttefik” haline getirecek değişime ortak olmak. Elbette çoğu kariyerinin son demlerine gelmiş bir avuç Amerikalı ve yabancı siyasetçiden teşekkül bu yapının faaliyetleri henüz ciddiye alınacak boyutta değil. Fakat sadece bu amaçla bir derneğin kurulması ve Ankara aleyhine lobicilik faaliyetlerine başlaması önemli. Zira bu, genelde Türkiye özelde iste Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığının Batı’da kurumsallaşmaya başladığının göstergesi.
Dışarıdan ve içeride başta ekonomi olmak üzere çeşitli alanlarda yara aldıkça, Türkiye’nin geleceğinin tartışıldığını daha çok göreceğiz. Fakat asıl sorgulanması gereken, siyasi aktörlerin lobi şirketlerinin oyuncağı olduğu ABD ve Batı ülkelerinde neden hala Türkiye’ye yakın düşünce kuruluşlarının veya etki ajanlarının var olmadığı.